Ahlak ve etik günümüzde birbiriyle ilişkili olarak kullanılan iki sözcüktür. Ancak bu iki sözcüğün kullanım alanları benzerlik gösterse de kavramsal çerçeve ve anlam bakımından birbirinden keskin çizgilerle ayrılmaktadır. Ahlak mores kelimesinden türemiştir ve ahlaki değer yargılarından oluşmaktadır, etik ise bireysel düzlemde işleyen bir özdenetim mekanizması olarak tanımlanabilir. Alman iletişimci, kuramcı Elizabeth Neulle Neumann’ın’Suskunluk Sarmalını’’ etik ve ahlak ilişkisi üzerinden ilişkilendirelim: Örneğin; cinsel tacize maruz kalan bir kadın toplum baskısıyla bu suçu işleyen kimseyi şikâyet veya ihbar etmiyorsa, bir anlamda bu durumu istemeyerek de olsa kabulleniyor ve duruma katlanmak zorunda kalıyorsa toplumdaki baskıdan ve ahlak anlayışından ötürü çekinmektedir. Bu durumda ahlak, toplumdaki tabular olarak tanımlanabilmektedir.Suskunluk Sarmalında bireyin susması ya da sessiz kalmasına sebep olan davranışların, bireye verdiği zararın bazı yönleriyle etik perspektifte toplumsal ahlak yönüyle ters düşebileceğini görmekteyiz. Birey açısından uygun olmayan davranışın toplumsal yalnızlık uğrunda dile getirilmesi ise etiğe uygun bir davranıştır. Farklı bir boyut ise suçu işleyen kişinin mağdurca öldürülmesi ve olayın nefsi müdafaa sayılması örneğin; hukuki açıdan etik olarak nitelendirilebilmektedir. Hukuki açıdan etik, yargıç hâkimiyetinde olduğu gibi, mağdur kişinin uğradığı cinsel istismarın sorgulanması bireysel etik olarak da değerlendirilebilmektedir. Etik kavramı her zaman bireysel olmadığı gibi, her zaman kolektif düşünceden de bağımsız değildir. Bu anlamda insani (hümanist) kurallara uygun bir toplumsal ahlak anlayışındaki etik anlayışı çerçevesinde suçluluk ve doğrular da sorgulanabilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZer yazılar