Apollon; Yunan mitolojisinde şiirin, güneşin, müziğin ve sanatın tanrısı olarak bilinir. Parlak sarı saçları, sanatsal bir ruhu ve kahinliğiyle insanları etkileyen yönleri bulunur bu tanrının. Doğumu bile zorluklarla geçmiştir, hatta öyle ki annesi Leto, onu ve ikiz kardeşi olan Artemis’i (okun ve avcılığın tanrıçası) dünyaya getirebilmek için sürgün edildiği toprak parçalarını sürünerek terk etmek zorunda kalmıştır. Böylesi acı dolu başlayan bir yaşamın ağrılarla ve sancılarla devam etmesi ise onlarca mitolojik hikayeye konu olmuştur.
- Apollon, savaşçı kişiliği sayesinde de adından sıkça mitlerde söz ettirmiştir. Hatta çoğu zaman beraber anıldığı ikiz kardeşi Artemis ile Apollon için şunları der kadın ve evlilik tanrıçası olan anne Leto:
”Apollon ve Artemis’in okuyla ölmek, ansızın gelen tatlı bir uykuya dalmak gibidir.”
- Bir başka alıntıda ise Apollon’dan şu şekilde bahseder duygularını betimleyerek:
”Kimse Apollon kadar sanata yatkınlık gösteremez. Yetenek haznesinde okçuluk ve ozanlık vardır. Ok ona aittir, şarkı da. Kahinlik ve falcılık onun yeteneklerindendir, Phoibos’tur. (parlak, ışık saçan) Phoibos’tur ama çoban gibidir de…”
-LETO
APOLLON VE DAPHNE’NİN ÖYKÜSÜ
Bir gün Apollon, mitolojide devasa bir yılan olarak tasvir edilen Python’u öldürür. Ve bu savaşın galibiyeti sonucunda kendisiyle epey övünür. Aşk tanrısı Eros’un gücünü ve yeteneklerini küçümsemeye başlayınca Eros bu duruma fazlaca sinirlenir. Biri aşk biri nefreti temsilen iki ok hazırlayan Eros, Apollon’u ormanda kovalamaya başlar ve tam bu esnada Apollon, yine Yunan mitolojisinde bir ”su perisi” olan Daphne’yi görür. Onun bu aşık hallerini fırsat bilen Eros, aşk ile bezenen okunu Apollon’a, nefret içeren okunu ise Daphne’ye fırlatır. Hikayemiz acı ile dolmaya tam da burada başlar…
Su perisi Daphne, bakirelik yemini etmiş bir peridir aynı zamanda ve Apollon ile birlikte olmak istemez. Ondan delicesine kaçarken ensesinde hisseder nefesini Güneş Tanrısı’nın. Toprak Ana’ya, deniz tanrılarından olan babası Peneios’a ve tüm evrene yalvarmaya başlar bu ızdıraptan kurtulabilmek için. Sesini duyan baba Peneios, kızını bir ağaca dönüştürerek bu durumdan onu çekip çıkarır. Artık Defne Ağacı olmuştur o. Saçları ağacın mis kokulu yapraklarına, kolları incecik dallara ve güzel gövdesiyse sert bir ağaç kabuğuna dönüşmüştür artık…
Aşkına karşılık bulamayan Apollon artık ağaç olan Daphne’nin gövdesine sarılarak başlar ağlamaya ve ağıtlarını yakmaya:
”Hayır! Daphne! Daphne!
Nehir seni böyle mi kurtardı? Baba Peneios, seni benden kurtarmak için mi bir ağaca çevirdi?”
Altın sarısı saçlarını daha da güzelleştiren Defne ağacının yapraklarından ebediyen başında kalacak bir taç yapıp tüm başarılarını bu taca ithaf etmeye başlar. Fakat canı yanmıştır bir kere, elinden alınmıştır belki de en güzel başarısı olacak olan güzellik…
Bir yanıt yazın