Geçtiğimiz hafta efsane rock grubu Linkin Park, solistleri Chester Bennington’ın intiharından yedi yıl sonra geri dönüşünü duyurdu. Agresif tarzı, metal müzik ile hip-hop stilini birleştiren hitleri ile 2000’lerin en başarılı Rock gruplarından biriydiler. Geri dönüşlerinde gruba yeni iki isim dahil oldu: Bateri için Collin Brittain ve vokalist olarak ise Emily Armstrong.

Duyuru yapılır yapılmaz grubun sevenleri tarafından grup eleştiri yağmuruna tutuldu. Sebebi ise Armstrong’un “Scientology Kilisesi” ile olan bağları ve hükümlü tecavüz zanlısı Danny Masterson’a geçmişte verdiği destek idi. Daha sonra Masterson’dan uzaklaşarak açıklama yapan Armstrong, “kadınlara yönelik şiddeti ve tacizi” tasvip etmediğini vurguladı.

5 eylül perşembe günü Linkin Park, yeni teklileri “The Emptiness Machine” ile birlikte yeni görünümlerini ve bir dünya turu planladıklarını açıkladı. İlk tepkiler olumlu olmuştu. Müzik severler Chester’ın boğaz parçalayan çığlıklarının yerini alması zor olsa da Armstrong ve grubun dönüşü konusunda heyecanlılardı. Bazı kesimler ise bu dönüşün Chester’ın yerine ve anısına saygısızlık olduğunu düşünüyorlardı. Fakat sonuç olarak insanlar Linkin Parktaki bu beklenmedik ses değişimi için heyecanlılardı.

Grubun geri dönüşü merak uyandırıcı olsa da insanlar hala Emily Armstrong’un kişisel yaşantısı hakkında soru işaretleri oluşturuyor. 2023 yılında 3 farklı kadın tarafından suçlanıp tecavüzden dolayı 30 yıl cezaya mahkum edilen Masterson ile birlikteliği ve bu olayların Scientology Kilisesi ile olan ilişkisi insanların Armstrong’a olan güvenini temelden sarsmış durumda. Chester’ın oğlu Jaime Bennington, grubu “Armstrong’u yeterince araştırmamakla suçluyor.

Cuma günü grubun yeni vokalisti “Merhaba, ben Emily.” ile başlayan bir açıklamada bulundu. “Birçoğunuz için yeniyim ve bir süre önce olan bir şey hakkında konuyu aydınlatmak istedim. Birkaç yıl önce, mahkemeye çıkarken arkadaşım olarak gördüğüm birine destek olmam istendi ve ilk duruşmaya gözlemci olarak gittim. Kısa süre sonra bunu yapmamam gerektiğini fark ettim. Her zaman insanların içindeki iyiyi görmeye çalışıyorum ve onu yanlış değerlendirdim. O zamandan beri onunla hiç konuşmadım. Hayal edilemeyecek ayrıntılar ortaya çıktı ve daha sonra suçlu bulundu. Olabildiğince açık söylemek gerekirse: Kadına yönelik istismarı ve şiddeti tasvip etmiyorum ve bu suçların mağdurlarıyla empati kuruyorum.”

Açıklamasında “Scientology Kilisesi” ile bağlarına değinmeyen Armstrong’un yine de grubun bir üyesi olup olmayacağı henüz belli değil. Anne ve babasının her ikisinin de önde gelen üyelerden olduğu kilisede doğdu. Annesinin eski bir Scientology sözcüsü ve kilisenin “Freedom” dergisinin kıdemli danışman editörü Gail Armstrong olduğu söyleniyor. Armstrong ayrıca 2013 yılında Scientology Kilisesi Ünlüler Merkezi’nde Kilise’nin 44. yıldönümünü kutlayan bir gala için fotoğraflanmıştı.

Armstrong, kilise ile olan bağlarını hiçbir zaman basına açık bir şekilde sunmadı. Şarkıcı, Scientology’nin kurucusu L Ron Hubbard’ın sapkınlık olarak tanımladığı şeyi eşcinsel olarak tanımlıyor. Modern kilise bunun “cinsel tercihleri ​​belirlemediğini” söylüyor ve homofobi suçlamasını reddediyor, ancak Armstrong 2018’deki “Heaven’s Got A Back Door” şarkısında cinselliğe yönelik dini tutumlar hakkında sert bir şekilde şarkı söyledi.

Hayranlar bunun gibi şarkı sözlerinin Armstrong’un kiliseyi terk ettiği anlamına geldiğini teorileştirdi; ancak bunu yapmak, aile üyeleriyle bağları koparmayı da içeren üzücü bir deneyim olabilir. Sanatçı, şimdilik Scientology ile olan bağları hakkında hiçbir şekilde yorum yapmadı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZer yazılar