Bir dilbilimciye göre insan konuşmasının temel kalıbı olan dil, eski dönemlerden günümüze kadar olan zaman diliminde fazlaca çalışmalara konu olmuştur. Dil hakkında konuşmayı hem kolay hem de zor olarak ele alan araştırmacılar ve dilbilimciler, eski dönemlerden bu yana raflara koydukları çalışmalarda hepsinin temelini oluşturan dil yapısını açıklayabilmek ve ortak paydada buluşabilmek adına farklı kaynaklar oluşturmuştur.

Dilsel farklılıklar, yalnızca seslerde veya dil kullanımlarında değil aynı zamanda toplumların ve bireylerin dile/dillere dair görüşlerinde de ortaya çıkar. Dilbilime dair Eski Dönem çalışmaları, Eski Hint ve Eski Yunan çalışmalarıyla başlar.

Uzun bir süre sözcükleri inceleseler de bu dönemlerde tümcelerin, dilin özerk (bağımsız) birimleri olduğu savunulurdu. Bu modern görüşe Batılılar (Avrupalılar) 20. yy.da henüz ulaşabilmişlerdi.

ESKİ HİNT DÖNEMİ DİLBİLİM ÇALIŞMALARI

  • MÖ 800-150 yılları arasındaki dönemi kapsar.
  • Hindistan’daki dini bilgi derlemeleri olan “Vedas (Veda/Vedalar)” Döneminin sözlü edebiyatını koruma amacı güdülmüştür. Çünkü din etkeni, özen ve dilbilgisi kavramlarında yanlışlardan kaçınma gibi konularda boy göstermiştir.
  • Özellikle Hindistanlı dilbilimci ve Sanskrit dilbilgisi uzmanları olan Panini ve Yaska‘nın çalışmaları ön plana çıkar.
  • Panini’nin, Amerikalı dilbilimci Bloomfield’ın “insan zekasının en büyük anıtlarından” diye bahsettiği Sanskrit bir dilbilgisi kitabı bulunmaktadır.
  • Yaska ise “açıklanmış, anlatılmış” mânâsına gelen “Nirukta” adlı kitabında etimoloji (kökenbilgisi) çalışmalarıyla sözcük ve nesne arasındaki ses ilişkisini incelemiştir.
  • Veda Döneminin çalışmalarının içeriği, dilde zaman içinde gerçekleşen sesbilimsel ve dilbilgisel değişimlerin betimlenmesidir.

GREKLER (ESKİ YUNAN) DİLBİLİM ÇALIŞMALARI

  • “Dil doğuştan ve doğal mıdır yoksa insanlar tarafından oluşturulma ve yapay mıdır?” tartışması hâkimdir.
  • Platon’un ilk dil felsefesi eseri olarak da ele alınan “Kratylos (Adların Doğruluğu)” adlı eserinde dilin kökeni, sözcük ve anlam ilişkileri incelenmiştir.
  • Zamanla dilbilgisi kuralları belirlenmeye başlandı ve buna ilk desteği çalışmalarıyla Aristoteles verdi. Aristoteles, sözcük sınıflamasının bilinen ilk örneğini ortaya çıkardı.
  • Aristoteles’in düşüncesiyle uyumlanan “Uzlaşımsallık (conventionalism);” sözcüklerin keyfi şekilde değişebileceğini savunurken buna zıt bir anlayış olan “Natüralizm (naturalism),” sözcüklerin sembolik olduğunu ve doğadaki seslere dayandığını savunmuştur.

ROMALILARIN, ARAP DÜNYASININ VE ÇİN’İN DİLBİLİM ÇALIŞMALARI

  • Romalıların dilbilim çalışmaları, Yunanlıların (Greklerin) çalışmalarının bir devamı niteliğindedir.
  • Yunan ve Latin dil teorileri arasında düşünce ayrılığı olmamıştır.
  • 25 ciltlik bir eser olan “De Lingua Latina (Latin Dili Hakkında),” Roma’nın bilinen en eski dilbilimcisi olan “Varro” tarafından kaleme alınmış Latince dilbilgisi kitabıdır.
  • Arap Dünyası ise kendilerine ait, özgün dil yaklaşımları geliştirerek dili ve dilbilgisini incelemiştir.
  • Arapça dilbilgisi eğitiminin temel kaynağı olan, Farsça dilbilgisi uzmanı olan “Sîbeveyhi” tarafından yazılan “el-Kitâb (Kitap)” adlı eser bu dönemin gözde çalışmalarındandır.
  • Arapça dilbilgisi kitabı, tasvirlerin doğruluğu ve kesinliği bakımından kıyaslanınca Yunanların ve Romalıların eserlerinden bir adım önde kabul edilmiştir.
  • Çin ise kaynaklara bakıldığında Eski Hint Döneminin MÖ 1. yy.daki çalışmalarına ve Batı’nın sonradan eriştiği bilimsel inceleme düzeyine ulaşamamıştır.

Bir yanıt yazın

BENZer yazılar