BLOG - Ekofeminizmin Yükselişi: Kadınlar Çevre Hareketinin Ön Saflarında | Toplama Pc Forum

BLOG Ekofeminizmin Yükselişi: Kadınlar Çevre Hareketinin Ön Saflarında

Serap Cinoğlu

Başlangıç
Katılım
12 Tem 2024
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Ekofeminizm kavramı 1970’li yıllarda üçüncü dalga feminizmle doğuyor. Ekofeministlerin temel argümanı doğanın sömürüsü ve kadının sömürüsünün aynı temele dayandığı, bunun da kapitalist ataerkil düzen olduğudur. Yani ekofeministlere göre doğanın talanı, iklim krizi gibi ekolojik sorunlardan da kadınların yüzyıllardır süren sömürüsünden de “ataerkil” dünya görüşü sorumludur.

Ekofeminizmler​


Ancak tek bir ekofeminizm yok. En temelde ekofeministleri özcü yaklaşımı benimseyen ve benimsemeyen olarak ikiye ayırabiliriz. Özcülük kadınların biyolojik (adet görme, doğum yapma) ve manevi farklılıklarından dolayı doğaya daha yakın olduklarını ve daha yüksek bir ekolojik bilinçle çevreyi korumada ön saflarda yer aldıklarını savunur. Özcülük karşıtı ekofeministler ise kadınların “kadınsı” özelliklerinin ön plana çıkarılmasının ve hareketi bunun üzerine inşa etmenin kadınlara yüklenen toplumsal cinsiyet rollerini güçlendirdiğini (ki feminizm temelde bu toplumsal cinsiyet rolleri ile savaşıyor) savunarak özcülüğü benimsemeyi feminist bakış açısından zararlı bulur. Zaten ekofeminizme dair yapılan en temel eleştirilerden biri de budur: kadına ataerkil düzende yüklenen cinsiyet rollerini kullanarak bunları güçlendirmek.



Özcü ekofeministlere bu yapılan bu eleştiriyi kesinlikle haklı bulduğumu belirtmeliyim. Evet kadınlar ekoloji mücadelesinde her zaman en ön saflarda yer aldılar. Açılacak maden ocaklarına karşı direnişte Bergama’da, kıyıma uğrayacak ormanlar için Akbelen’de en önde kadınlar vardı. Kendilerini eğittiler ve hareketlere öncülük ettiler. Ancak bu onların “kadın oldukları için doğayla daha barışçıl oldukları” ya da “daha duygusal olmaları ve empati yapabilmeleri” ile açıklanamaz sadece. Sömürülen, kıyıma uğrayan alanlar o kadınların evleri ve yaşam alanları.

Hareketin Evrensel Örnekleri​


Dünyada gerçekleşen ve başarıya ulaşarak ekofeminizme ivme kazandıran hareketlerin başında Hindistan’daki Chipko ve Kenya’daki Yeşil Kuşak Hareketi geliyor. Chipko hareketi ile Kadınlar ağaçların kesilmesini engellemek için ağaçlara sarılmışlar, kendilerini siper etmişlerdir ve bu sivil itaatsizlik eylemi sonucunda ormancılık alanında ülke genelinde reformlara gidilmiştir. Kenya’daki yeşil kuşak hareketinde ise bölgedeki çölleşmeye dikkat çekmek isteyen on binlerce kadın milyonlarca ağaç dikmiş ve ekofeminist hareketin mihenk taşlarından biri olarak kabul edilen bu hareketle soruna dikkat çekmeyi, bunu da ötesinde soruna bir çözümle müdahale etmeyi başarmışlardır. Bu iki hareketin başarıya ulaşarak kamusal ve hukuki alanlarda değişimlere yer açması bize aslında ekofeminizmin sadece teoride değil pratikte de kendine bir alan bulduğunu gösteriyor.

unnamed.jpg


Ekofeminizme Türkiye’den verilebilecek en önemli örnek Bergama’daki altın madeni direnişi olacaktır. Bölgede siyanürle altın madeni aranmasına karşın bölge halkının direniş göstermesi, özellikle ön saflarda kadınların yer alması bu hareketi Türkiye’de ekofeminist düzeye taşıyor ve mücadele sayesinde çevre hukukunda emsal bir karar çıkarılıyor. Tüm dünyada gerçekleşen, öncülüğünü kadınların üstlendiği ekofeminist hareketlerin kısmen de olsa başarıya ulaşmaları bize kadının ve mücadelenin daha yaşanabilir bir dünya için değişim yaratmada elzem olduğunu hatırlatıyor.

Vandana Shiva​


Ekofeminizmin en önemli temsilcilerinin başında Hindistanlı çevre aktivisti ve ekofeminist Vandana Shiva geliyor. Kendisi, Hindistan’da özellikle sürdürülebilir tarım uygulamalarının devamlılığını ve daha geniş kitlelere ulaşımını, yerel tohumların ve çeşitliliğin korunmasını sağlamak için Navdanya’yı kurmuştur. Shiva özellikle yerli tohum, tarım ve gıda güvenliği, biyolojik çeşitlilik gibi konularda ekofeminizme katkılar sunmuş bir isimdir. Shiva’nın düşüncesi temelde insanların doğanın efendisi olamayacağı, ancak onun bir parçası olabileceğini söyler ve tüm bu yıkıcı ekolojik krizlerin kaynağında kapitalist ataerkil düzenin yattığını savunur.

1679184020356.jpeg


Sözün özü ekofeminizm her şeyden önce insanın doğanın “egemeni” olamayacağını söyleyen, yüzyıllardır devam eden kadın ve doğa sömürüsünün aynı “kapitalist ataerkil” dünya düzenine dayandığını savunan politik bir harekettir. Kendisine pratikte de teoride de yer buluş ve yaşanılabilir bir dünya yaratmak için hâkim paradigmalarda değişikliğe gidilmesi, kadınların hayatlarını etkileyecek karar süreçlerinde daha fazla temsiliyet ve söz hakkının verilmesini savunmuştur. Ancak buradan haykıralım: her şeyden önce gerekli olan sistemsel bir değişimdir. İnsanların cinsiyetleri yüzünden belli rollere sıkıştırılmadığı, doğanın sadece kâr amacıyla yağmalanacak cansız bir nesne olarak görülmediği bir zihinsel ve yapısal dönüşüm…

Kaynakça:

Bakanlar Mutlu, H. (2022). Ekofeminizmin Işığında Susan Dağ Ağlayan Nehir, Atatürk Üniversitesi Yayınları, 122- 130. (doi: 10.5152/AUJFL.2022.1001621)

Günindi Ersöz, A. (2022). Vandana Shiva’nın Ekofeminizme Katkıları Üzerine Bir Değerlendirme, Uluslararası Anadolu Sosyal Bilimler Dergisi, 1374- 1385.

Hazar Kalonya, D. (2021). Müştereklerin Çitlenmesi Ekseninde Kadınlar: Ekofeminist Perspektiften Türkiye’de Çevre Hareketleri, TMMOB Şehir Plancıları Odası, 448- 465. (doi: 10.14744/planlama.2021.82712)

Holemans, D. (2022). Bakım Umrumuzda: Bir İlham Kaynağı Olarak Ekofeminizm, Yeşil Avrupa Vakfı.

Okumaya devam et...
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri