- Katılım
- 10 Mar 2024
- Mesajlar
- 38
- Tepkime puanı
- 5
Nöroçeşitlilik, bireyler arasındaki beyin yapılarındaki farklılıkları ve bu farklılıkların çeşitli davranışsal, duygusal ve bilişsel sonuçları inceler. İnsan beyninin işleyişi ve yapısal özellikleri üzerine yapılan araştırmalar genellikle belirli bir norma dayanmaktadır.
Nöroçeşitlilik perspektifi, beynin farklılıklarını kabul eder ve bu farklılıkların çeşitli yetenekler ve engellerle ilişkilendirilebileceğini vurgular.
Nöroçeşitlilik, bireyler arasında genetik, çevresel ve gelişimsel faktörlerin karmaşık etkileşimleri sonucu ortaya çıkarır. Beyindeki farklı nöronal bağlantılar, kimyasal dengesizlikler veya beyin yapılarındaki varyasyonlardır, Nöroçeşitliliğe yol açar. Bu farklılıklar, bireylerin bilgiyi işleme, duygusal tepkilerini düzenleme ve sosyal etkileşimde bulunma şekillerini etkiler.
Nöroçeşitlilik, otizm spekturumundaki bireyler başta olmak üzere nörodiverjan bireylerin nörotipik olanlarla eşit hak ve imkanlara sahip olması durumudur.
Nöroçeşitlilik kavramı nörobilim ve psikoloji bakış açılarından ele alınmış ve tanımlanmıştır.
Nöroçeşitlilik, nörolojik varyasyonlara ve bilişsel stillere bakmanın bir yolu olup varyasyonların hiçbirini doğası gereği yanlış olarak etiketlemeyen, çeşitliliğe değer veren ve normal işleyişin nasıl tanımlandığı konusunda sosyal faktörleri tanımlamaktır.
Nöroçeşitlilik kavramına göre insanlar iki kategoriye ayrılırlar.: nörotipik olanlar ve nörodiverjan olanlar.
İnsan da insan beyni de doğal çeşitliliğin birer parçası iken alışılagelmedik olanın hastalık olarak tanımlanmasının karşısında durur.
İnsan yeterliliğinin kültürel değerlerimiz ile tanımlandığını üçüncü prensibi olarak tanımlar. İnsan ilişkilerinin, etkileşime girmenin önemsendiği, yalnız olmaktan önde tutulduğu kültürlerde otizm spektrumu hastalığa yakın görülmekte olabilir ve teşhis konusunda bilimsel veriler kadar kültürel etkenler de rol almaktadır.
Bir bireyin nasıl kabul gördüğü; yetenekli ya da engelli, kavramların ne zaman ve nerede tanımlandığı ile ilgilidir.
Farklılıklarımız olsa dahi çağa ve kültüre ayak uydurabilmemiz gerektiğini ve yaşamdaki başarının, bireyi çevreleyen ortamın ihtiyaçlarına ayak uydurabilmesine dayalıdır.
Destekleyici şekilde yaşamdaki başarının, bizleri çevreleyen ortamın beynimizin ihtiyaçlarına yönelik olarak değiştirilmesine bağlı olduğunu vurgular. Bu doğrultuda, yaşama uyum sağlama çabasının yanında bireyin kendi çevresini kendi beyninin ihtiyaçlarına göre değiştirmesine yardım edecek şekilde yollar bulması gerektiğini unutmamanın gerekliliğini savunur.
Kişiyi çevreleyen ortam, beyninin ihtiyaçlarına uygun şekilde bireye özel yaşam tarzı ve kariyer seçimleri için yardımcı teknolojiler, insan kaynakları ve diğer yaşam geliştirme stratejileri içerir.
Pozitif çevreleyen ortam koşulları beyni doğrudan değiştirir ve çevreye uyum yeteneğini arttırır.
Nöroçeşitlilik perspektifi, beynin farklılıklarını kabul eder ve bu farklılıkların çeşitli yetenekler ve engellerle ilişkilendirilebileceğini vurgular.
Nöroçeşitlilik, bireyler arasında genetik, çevresel ve gelişimsel faktörlerin karmaşık etkileşimleri sonucu ortaya çıkarır. Beyindeki farklı nöronal bağlantılar, kimyasal dengesizlikler veya beyin yapılarındaki varyasyonlardır, Nöroçeşitliliğe yol açar. Bu farklılıklar, bireylerin bilgiyi işleme, duygusal tepkilerini düzenleme ve sosyal etkileşimde bulunma şekillerini etkiler.
Nöroçeşitlilik, otizm spekturumundaki bireyler başta olmak üzere nörodiverjan bireylerin nörotipik olanlarla eşit hak ve imkanlara sahip olması durumudur.
Nöroçeşitlilik kavramı nörobilim ve psikoloji bakış açılarından ele alınmış ve tanımlanmıştır.
Nöroçeşitlilik, nörolojik varyasyonlara ve bilişsel stillere bakmanın bir yolu olup varyasyonların hiçbirini doğası gereği yanlış olarak etiketlemeyen, çeşitliliğe değer veren ve normal işleyişin nasıl tanımlandığı konusunda sosyal faktörleri tanımlamaktır.
Nöroçeşitlilik kavramına göre insanlar iki kategoriye ayrılırlar.: nörotipik olanlar ve nörodiverjan olanlar.
Nöroçeşitliliğin 8 Prensibi
İnsan beyninin yeterliliğinde süreklilik olduğunu ileri sürer.İnsan da insan beyni de doğal çeşitliliğin birer parçası iken alışılagelmedik olanın hastalık olarak tanımlanmasının karşısında durur.
İnsan yeterliliğinin kültürel değerlerimiz ile tanımlandığını üçüncü prensibi olarak tanımlar. İnsan ilişkilerinin, etkileşime girmenin önemsendiği, yalnız olmaktan önde tutulduğu kültürlerde otizm spektrumu hastalığa yakın görülmekte olabilir ve teşhis konusunda bilimsel veriler kadar kültürel etkenler de rol almaktadır.
Bir bireyin nasıl kabul gördüğü; yetenekli ya da engelli, kavramların ne zaman ve nerede tanımlandığı ile ilgilidir.
Farklılıklarımız olsa dahi çağa ve kültüre ayak uydurabilmemiz gerektiğini ve yaşamdaki başarının, bireyi çevreleyen ortamın ihtiyaçlarına ayak uydurabilmesine dayalıdır.
Destekleyici şekilde yaşamdaki başarının, bizleri çevreleyen ortamın beynimizin ihtiyaçlarına yönelik olarak değiştirilmesine bağlı olduğunu vurgular. Bu doğrultuda, yaşama uyum sağlama çabasının yanında bireyin kendi çevresini kendi beyninin ihtiyaçlarına göre değiştirmesine yardım edecek şekilde yollar bulması gerektiğini unutmamanın gerekliliğini savunur.
Kişiyi çevreleyen ortam, beyninin ihtiyaçlarına uygun şekilde bireye özel yaşam tarzı ve kariyer seçimleri için yardımcı teknolojiler, insan kaynakları ve diğer yaşam geliştirme stratejileri içerir.
Pozitif çevreleyen ortam koşulları beyni doğrudan değiştirir ve çevreye uyum yeteneğini arttırır.