- Katılım
- 11 Mar 2024
- Mesajlar
- 5
- Tepkime puanı
- 1
Günümüzde anksiyete ve panikatak gibi rahatsızlıklardan dolayı sorun yaşayan kişi sayısı son derece artış göstermektedir. Yakın çevremizde muhakkak bu sorunlardan dolayı mustarip kişilerle karşılaşmışızdır. Öyle ki 2023 yılında, Türkiye'de en çok randevu alınan branşın psikoloji olması bir tesadüf değildir. Psikolojik rahatsızlıkların bu denli artmasının sebepleri; ekonomik sıkıntılar, gelecek kaygısı, dünya genelinde yaşanan savaşlar, afetler ve ekolojik sıkıntılar iken bunların yanı sıra Covid19 süreci de bu sıkıntıların bu denli artmasına neden olan faktörlerden biridir.
Özellikle Covid19 döneminde artış gösteren anksiyete bozukluğu; kişilerde hastalık hastalığı, hastalığa yakalanma korkusu ve ölüm korkusunu ne yazık ki daha üst bir seviyeye taşımıştır. Anksiyete bozukluğu, gerçekte aslında var olmayan ancak gelecekteki olası tehditlere karşı kaygı ve korku hissedilen ruhsal bir bozukluktur. Aşırı kaygı ve paniğin neden olduğu fiziksel etkenler sonucunda hasta, ölüyorum hissine kapılabilirken ilerleyen durumlardaki hastalar, vücutlarındaki basit bir fiziksel ağrıyı bile çok önemli bir şey gibi değerlendirerek acil servise başvurabiliyorlar. Genellikle anksiyete bozukluğu yaşayan ve bu sebeple acil servise başvuran hastaların tetkiklerinde herhangi bir fiziksel bulguya rastlanmıyor. Ancak anksiyete bozukluğu olan hastalar; göğüs ağrısı, kas gerginliği, çarpıntı, terleme, titreme nefes darlığı gibi önemli sorunlar ile acil servislere başvuruyorlar. Peki bu bahsedilen bu bulgular gerçek midir yoksa tamamen psikoloji ile mi alakalıdır?
İlk olarak fiziksel ağrı kavramını ele alalım. Fiziksel ağrılar, en basit tanımı ile vücutta kaza veya yaralanma sonucu ortaya çıkan doku hasarı nedeniyle oluşan ağrı türüdür. Halbuki psikolojik ağrı yaşayan bireylerin bulgularında herhangi bir doku hasarına rastlanmamaktadır. Bu ağrılar, çoğunlukla bireyin zihinsel ya da ruhsal duygu durumları sebebiyle ortaya çıkmaktadır. Baş ağrısı, karın ağrısı veya diş ağrısı gibi anlık acılardan ziyade beynin yarattığı bu ağrı türünün başlıca nedenleri; kayıp, travma, hayal kırıklığı, kalp kırıklığı, yetersiz hissetme, değersiz hissetme gibi bireyi derinden yaralayan nedenlerdir. Her birey, psikolojik ağrıyla bir şekilde karşılaşıp bu ağrıyı farklı şekillerde algılayabilir. Beyinde yer alan limbik sistem; duyguları, hatırlamayı ve motivasyonu yöneten bir ağdır. Bu ağda oluşan duygular, sinir hücreleri aracılığıyla vücuda yayılmaktadır. Hormon dengesinin vücut için ne kadar önemli olduğunu biliriz. Duygusal hormonların ortaya çıkmasında ise limbik ağdaki aktif duygunun etkili olduğu bilinmektedir. Bu nedenle ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıkların çoğu limbik sistemin hasar alması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Depresyon, anksiyete, demans, bipolar bozukluk, bunalım, beslenme bozuklukları gibi psikolojik sıkıntılar zamanla kronikleşen psikolojik ağrılara neden olabilmektedir. Bu ağrıların aslında hiçbir fizyolojik nedeni yokmuş gibi görünse de aslında beyinde yer alan limbik sistemin hasar alması sonucunda ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıklardan dolayı ortaya çıkmaktadırlar. Ayrıca psikolojik ağrı, gerçek bir ağrı deneyimidir. Uzmanlar, psikolojik ağrının herhangi bir ağrıdan farklı olmadığını ve hatta belki de daha şiddetli olabildiğini belirtmektedirler.
Peki psikolojik ağrılar vücudun hangi bölümlerinde sıklıkla görülmektedir?
Kişinin yaşadığı stres ve gerginlik sebebi ile psikolojik ağrılar, vücudun bu bölümlerinde gerçek bir ağrı deneyimi olarak ortaya çıkmaktadır. Bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren bu ağrılarla; istirahat, meditasyon, yoga ve pilates gibi egzersizler sayesinde başa çıkmak mümkündür. Ancak kronikleşmiş ve bir türlü geçmeyen psikolojik ağrılara sahip olan bireylerin kesinlikle bir psikoterapi yardımı alması gerekmektedir. Psikoterapi yöntemi, kişinin hem ağrılarından hem de psikolojik ağrılara neden olan sıkıntılarından kurtulması açısından oldukça büyük önem taşımaktadır.
Özellikle Covid19 döneminde artış gösteren anksiyete bozukluğu; kişilerde hastalık hastalığı, hastalığa yakalanma korkusu ve ölüm korkusunu ne yazık ki daha üst bir seviyeye taşımıştır. Anksiyete bozukluğu, gerçekte aslında var olmayan ancak gelecekteki olası tehditlere karşı kaygı ve korku hissedilen ruhsal bir bozukluktur. Aşırı kaygı ve paniğin neden olduğu fiziksel etkenler sonucunda hasta, ölüyorum hissine kapılabilirken ilerleyen durumlardaki hastalar, vücutlarındaki basit bir fiziksel ağrıyı bile çok önemli bir şey gibi değerlendirerek acil servise başvurabiliyorlar. Genellikle anksiyete bozukluğu yaşayan ve bu sebeple acil servise başvuran hastaların tetkiklerinde herhangi bir fiziksel bulguya rastlanmıyor. Ancak anksiyete bozukluğu olan hastalar; göğüs ağrısı, kas gerginliği, çarpıntı, terleme, titreme nefes darlığı gibi önemli sorunlar ile acil servislere başvuruyorlar. Peki bu bahsedilen bu bulgular gerçek midir yoksa tamamen psikoloji ile mi alakalıdır?
İlk olarak fiziksel ağrı kavramını ele alalım. Fiziksel ağrılar, en basit tanımı ile vücutta kaza veya yaralanma sonucu ortaya çıkan doku hasarı nedeniyle oluşan ağrı türüdür. Halbuki psikolojik ağrı yaşayan bireylerin bulgularında herhangi bir doku hasarına rastlanmamaktadır. Bu ağrılar, çoğunlukla bireyin zihinsel ya da ruhsal duygu durumları sebebiyle ortaya çıkmaktadır. Baş ağrısı, karın ağrısı veya diş ağrısı gibi anlık acılardan ziyade beynin yarattığı bu ağrı türünün başlıca nedenleri; kayıp, travma, hayal kırıklığı, kalp kırıklığı, yetersiz hissetme, değersiz hissetme gibi bireyi derinden yaralayan nedenlerdir. Her birey, psikolojik ağrıyla bir şekilde karşılaşıp bu ağrıyı farklı şekillerde algılayabilir. Beyinde yer alan limbik sistem; duyguları, hatırlamayı ve motivasyonu yöneten bir ağdır. Bu ağda oluşan duygular, sinir hücreleri aracılığıyla vücuda yayılmaktadır. Hormon dengesinin vücut için ne kadar önemli olduğunu biliriz. Duygusal hormonların ortaya çıkmasında ise limbik ağdaki aktif duygunun etkili olduğu bilinmektedir. Bu nedenle ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıkların çoğu limbik sistemin hasar alması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Depresyon, anksiyete, demans, bipolar bozukluk, bunalım, beslenme bozuklukları gibi psikolojik sıkıntılar zamanla kronikleşen psikolojik ağrılara neden olabilmektedir. Bu ağrıların aslında hiçbir fizyolojik nedeni yokmuş gibi görünse de aslında beyinde yer alan limbik sistemin hasar alması sonucunda ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıklardan dolayı ortaya çıkmaktadırlar. Ayrıca psikolojik ağrı, gerçek bir ağrı deneyimidir. Uzmanlar, psikolojik ağrının herhangi bir ağrıdan farklı olmadığını ve hatta belki de daha şiddetli olabildiğini belirtmektedirler.
Peki psikolojik ağrılar vücudun hangi bölümlerinde sıklıkla görülmektedir?
- Karın
- Baş
- Kas/Eklem
Kişinin yaşadığı stres ve gerginlik sebebi ile psikolojik ağrılar, vücudun bu bölümlerinde gerçek bir ağrı deneyimi olarak ortaya çıkmaktadır. Bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren bu ağrılarla; istirahat, meditasyon, yoga ve pilates gibi egzersizler sayesinde başa çıkmak mümkündür. Ancak kronikleşmiş ve bir türlü geçmeyen psikolojik ağrılara sahip olan bireylerin kesinlikle bir psikoterapi yardımı alması gerekmektedir. Psikoterapi yöntemi, kişinin hem ağrılarından hem de psikolojik ağrılara neden olan sıkıntılarından kurtulması açısından oldukça büyük önem taşımaktadır.